Başkalaşmamış Yazılarım


Güneşin sıkıcı etkisindeki yakıcılığında, bir topluluğa girdiğimde ya da toplu taşıma araçlarında burnumu rahatsız eden tüm ter kokularında ve kendimi bir nebze de olsa eve gelip tüm evrenden soyutladığım anda  "bir şeyler de ben yazıyım lan" dedim ve başladım:

Sanki tüm kış doğmamış ve yeni doğmuş bir güneş gibi henüz yeni başladım hayata yabancılığındayım hala tanıdıklarımın, alışkanlıklarımın, tek kaldığımda anlamlandırabildiğim hayatımın ,,,,

Kaçı kaldı kaçı gitti bu hayatın, bu aralar hayat kaç kaç ? Bu da mı gol değil? Modunda ,,,

Sadri Alışık filmleri gibi hayatım , içten ağlıyorum; görünürde ise gülüyorum; aslında öyle samimiyim ki küfürlerimi bile içten ediyorum,,,

An'ın tadını yaşayamıyorum; çünkü dünya çok hızlı aslında bağırıyorum  "Durdurun şunu en yakın durakta inecek var. " Ama ne inecek bir durak ne de duracak bir dünya var ,,, Bu kısır döngü başımı ağrıtıyor.

Gelip geçiyorum türlü hayatlardan rüzgarın rotalarında yeni notaların arayışında ben, bir yanı yarım kalmış parçalarını bütünleyemeyen ben, yeni bir roman yazamıyacakken kendime, önsözüyle yetinen yine ben,,,

Uçuk, kaçık, soğuk bir hayatın uçurtması olmayı hiç istemedim; yalnızca uçan bir balon olmalıydım; çünkü uçurtma uçuranın; balonsa bulutların,,,

Her gün, her an aldığım nefesim yaşamla ölüm arasında uzakta tanıdık olduğum simalar bir elvada havasında ...

Herkesin kendini görmesi özgürlük gibi acı verici ; çünkü herkes parçalanmış aynalarını bütünleştirmeye çalışıyor; fakat bütünleştirse de kendini parçalanmış görüyor ,,,


Yazımı okuyan herkese teşekkürler,,,,
Oniki sıfıraltı ikibinoniki  "Kafiyefendisi" ....

0 yorum:

Yorum Gönder